WebdeHouse
   
  TURKİYE'DE EGİTİMİN DOĞRU ADRESİ
  Divan-i Lügatitin yazılş nedeni
 

Divanü Lügat-it Türk nas

Niçin Yazılmıştır?

(Divan-ı Lügati’t Türk)

Hicretin üçüncü asrından, onuncu asrın ortalarına değin, Türklüğün altın devri idi; bu devirde Türkler bir yandan Çin sınırlarından - Pekin yakınlarından- Macaristan’a ve Avrupa ortalarına, bir yandan da Kuzey Buze Denizleri’nden Hindin ve Arabistan’ın sıcak denizlerine, Südan’a ve Büyük Okyanus’a dek taşmışlar, hemen her yerde kuvvetli egemenlikler kurmuşlardı. Kendilerini her yerde saydırmışlar, her yerde efendi tanıtmışlardı.

Türklüğün hükmü yürüdüğü bu geniş bölgelerde Türk dilinin de üstün tutulacağına, kendileri gibi dillerinin dahi sayılacağına şüphe yoktur. Birçok kimselerin Türkçe öğrenmeye uğraştıkları içindir ki bu devirlerde bir hayli kitap yazılmıştır.

Her ne kadar Gaznelilerle Salçık Oğulları Türkçeye büyük bir önem vermeyerek Farsçaya daha çok düşkünlük göstermişlerse de öbür Türkler ve Türk büyükleri ulusal dile değer vermişlerdir.

Bizim gördüğümüz eserler arasında her yönden en önemli, her bakımdan en değerli eser Divan-u Lügati’t Türk‘tür. Bu dönemde yazılan eserlerin sahiplerinden bir takımlarının Divandan faydalanmış olmaları gerekir.

Divanü Lûgat-it Türk, Türk dilleri Kamusu demektir, bu kitap paha biçilemeyecek kadar değerlidir; bilgi dünyası bu kitaba çok önem vermekte ve kitabı çok beğenmektedir. Hemen her medeni milletin üniversitesinde ve Türkiyatçıları arasında bu kitap eşsiz sayılmaktadır. Eski eserlerden hiç biri bu eser kadar önem kazanmamıştır.

 

Divanü Lügatte, bugün ölmüş birçok güzel kelimeler bulunduğu gibi, o vakitki kültürün ve medeni varlığın yüksekliğini gösterir bir hayli tanık ta vardır.Divan, Türk, Divanı Lügatit Türk, Kaşgarlı Mahmut, Divan-u Lügati’t Türk

 

Hele Türk fiillerinin yapısını gösteren kısımlar pek değerlidir; kitapta yer yer, dil üzerine önemli kurallar söylenmiş; ses değişimleri, gramer halleri, diyelek ayırdları açık olarak gösterilmiştir. Bundan başka saymış olduğum şeyleri tanıklamak için bol ve zengin örnekler dahi vermiştir.

 

İşbu örneklerin birçokları cümle halinde olduğu için büyük bir anlama, değerli bir çözümleme kolaylığı göstermektedir. Örnekler, kelime, cümle, sav, beyit, parça gibi şeylerdir. Biz bu örneklerden yalnız o vaktin dil durumunu öğrenmekle kalmıyoruz:; Türk‘ün eski tarihini, edebiyatını, yaşayışını, düşünüşünü de birlikte öğreniyoruz. Bu faydalardan başka o vakitki coğrafi durum üzerine de doğru bilgiler elde ediyoruz.

Şimdiye değin eski Türk Dili ve eski Türk varlığı üzerine bunun kadar işe yarar, bunun kadar elverişli bir eser görülmemşitir; bu eser, tektir, tek kalaxaktır. Türk dünyası Kaşgarlı Mahmud’un adını her zaman saygıyla anacaktır.

 

Biz bu eşsiz kitaptan eski Türklerin (900) yıl önceki dillerini, düşünüşlerini, durumlarını öğrendiğimiz gibi kitapta medeniyet dünyasına karşı her zaman göğsümüzü kabartacak olan birçok öğünç ve kıvanç kaynakları dahi buluyoruz; (900) yıl önce atalarımızın ipek mendil taşıdıklarını, elbise kırışıklıklarını yatıştırmak için ütü kullandıklarını da görüyoruz; hele yeryüzünün efendisi olan Türk askerlerinin o vakitler bile kuru bir derintiden ibaret olmayıp, her erin adını, sanını, aylık olgularını gösterir bir defterin bulunduğunu öğrenmemiz dünyaya değer bir faydadır.

 

Bundan başka Türklerin kadınlara ve çocuklara ve düşkünlere gösterdikleri saygı izlerini de orada buluyoruz. Divan dikkatle gözden geçirilirse daha bu gibi birçok öğünmeye yarar şeyler görülecektir.

 

Divanın yazma nüshası bir tanedir; şimdiye değin bir ikincisi bulunmamıştır. Eldeki yazma nüsha büyük bir cilt ve (319) yapraklıdır. Kağıdı vaktiyle Doğu memleketlerinde yapılmış olan sağlam ve kalın bir kağıttır. Kibabın bazı yerleri yaşlık görerek kararmış ise de bozulmamış ve çürümemiştir. Birkaç kelime dış olmak üzere her tarafı iyice okunabilmekte, bundan kitabın iyi korunmuş olduğu anlaşılmaktadır.

 

İşte, basma nüshaya temel olan bu nüshadır; biz tercüme ederken bunu göz önünden ayırmadık.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kitap Nerede Yazılmış?

(Divan-ı Lügati’t Türk)

Kitapta, bu eserin nerede yazıldığını gösterir hiçbir yazı, biçbir işaret yoksa da, Bağdat’ta Halife’ye sunulmuş olduğuna bakılırsa, Bağdat’ta yazılmış olması ihtimali kuvvetlidir. Kitabın Kaşgar’da veyahut başka bir yerde yazılarak Bağdat’a getirilmiş olması düşünülebilirse de burası çok zayıfır; çünkü Kaşgarlı Mahmut‘un birçok Türk boylarını, Türk şehirlerini ve köylerini gezip dolaştıktan ve birçok notlar aldıktan sonra yazmış olması şüphesiz bulunduğuna göre Divan-ü Lügat‘it Türk‘ü Bağdat’a yerleşerek orada yazıp bitirmiş olması daha kuvvetli görünür.

Bağdat’ta yazılmış olmasına kuvvetli bir tanık da o asırda Bağdat’ın bayağı bir Türk şehri hâline gelmiş bulunması, Irak’ta Türk nüfuzunun son derece ilerlemiş olmasıdır. Şurası muhakkaktır ki Mahmut kitabını geçici bir heves üzerine yazmış değildir. Bunu yazabilmek için bizim sayın Kaşgarlı çok emekler çekmiş, birçok üzüntülere katlanmıştır. Uzun bir hazırlama devresi geçirdikten sonra bu büyük eserin vücuda getirilmiş olduğunda şüphe yoktur. Çünkü böyle bir eseri yazmak kolay değildir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Kitabın Yazıldığı Tarih

(Divan-ı Lügati’t Türk)

Kaşgarlının kitabının sonunda 464 senesinin Cemaziyülevvelinin gurresinde yazmaya başlandı: “Dört gözden geçirdikten ve iyice süzdükten sonra 466′da bitti.” demiş olmasına bakılırsa ve 464 Hicri ve 1068 Miladide başlanmış, iki sene üzerinde çalışıldıktan sonra 4566 Hicri ve 1072′de bitirmiş olduğu anlaşılıyor ise de, cilt 3, sahife 116 “biz bu kitabı yazdığımızda sene 690 idi” demesi işi karıştırıyor.

Bana kalırsa Divanın sonundaki yazı pek açıktır; bu, doğru olmalıdır. Gerek cilt 1, sahife 890′daki tarih ve gerek kırmızı mürekkeple yazma nüshanın kenarına yapılmış olan düzeltme yanlış olsa gerekir; tercümemiz okunacak olursa yazma nüshanın bu gibi hataları yaptığı çok görülecektir, hele kırmızı mürekkeple yapılmış olan düzeltmelere hiç güvenmemelidir; yine bunun gibi, cilt 3, sahife 116′daki tarih dahi yanlış olacaktır. Divan 466′da bitmiş olduğuna göre, 467′de Halife olan Muktedi’ye sunulmuş olabilir.Divan, Türk, Divanı Lügatit Türk, Kaşgarlı Mahmut, Divan-u Lügati’t Türk

Divandaki bu tarih karışıklığı hakkında sayın bilgin Bay Zeki Velidi’nin “Adsız” mecmuasının 16. sayısında bir yazısı vardır; bu yolda genişçe bilgi elde etmek isteyenler oraya baksınlar. Yine bu iş üzerine Bay Kilisli’nin Türkiyat Mecmuası’nda bir yazısı çıkmıştır.

 

 

 

 

Kitap Nasıl Bulundu ve Nasıl Basıldı?

(Divan-ı Lügati’t Türk)

Kitabın nasıl bulunmuş olduğunu Bay Kilisli, rahmetli Ali Emiri dilinden bize yazdığı bir mektupta şöyle anlatıyor: “Meşrutiyetin ilk senelerinde Emrullah Efendi’nin Maarif Nazırlığı zamanında eski Maliye Nazırlarından Vanı Oğullarından Nazif Paşa’nın hısımı bulunan bir kadın, Sahaflar çarşısında kitapçı Bürhan Efendi’ye satılık bir kitap getirmiş. Bürhan Efendi, kitabı satmak üzere Maarif Nezareti’ne götürmüş, Nezaret, kitaba istenilen 30 sarı lirayı çok görerek almamış. Bunu üzerine Bürhan Efendi kitabı Ali Emiri’ye göstermiş, Emiri kitabın değerini tanıyarak hemen 30 liraya almış, 3 lira da Bürhan Efendi’ye komisyon vermiştir.

Rahmetli Emiri kitabı aldığına çok sevinmiş. Herkese bu Kitabın ehemmiyetinden bahsedermiş; fakat kimseye göstermezmiş. Kitabın yaprakları dağınık imiş, bunları Kilisli’ye düzelttirmiş.Divan, Türk, Divanı Lügatit Türk, Kaşgarlı Mahmut, Divan-u Lügati’t Türk

 

Ziya Gökalp bu Kitabı görmek için hemşehrisi Emiri Efendi’ye çok rica etmişse de ona bile göstermemiş. Kitabın basılması düşünülmüş, Ali Emiri Efendi “Kitaba bir şey olur korkusuyla- buna yanaşmak istemiyormuş. Nihayet Sadrıazam Talat Paşa’nın işa karışmasıyla Emiri Efendi - Kilisli’nin basım işlerine bakması şartıyla- razı olmuş. Birçok sıkıntılardan sonra Kitabın basım işi tamamlanmış. Böylelikle bu eşsiz eser de kaybolmaktan kurtarılmış. Kitabun Rahmetli Emiri Efendi gibi kıymet bilen bir adamın eline geçmesi, Bay Rifat gibi sayın bir zatın eliyle bastırılması, Türklük için bir nimet olmuştur. Her iki zatın da himmetleri unutulmayacak kadar büyüktür.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Divanda Türkler Üzerine Geçen Hadisler

(Divan-ı Lügati’t Türk)

Divan-u Lügat‘te iki yerde Türkler üzerine, iki hadis geçmektedir. Birisi “Türk dilini öğreniniz, çünkü onların egemenlikleri uzun sürecektir.” anlamında, birisi de “Yüce Tanrı, benim Türk adlı ordum vardır, onları Doğu’da oturttum. Kızdığım ulusun üzerine onları saldırtırım” manasındadır. Bu hadislerin her ikisi de sağlam hadislerden değildir; binlerce hadis uydurulmuş olduğu için İslam bilginleri hadis işinde çok titiz davranmışlardır; bu yüzden hadis işi geniş bir bilgi hâlini almış. Gerek hadislerin çeşidi, gerek ağızdan ağıza söyleyenlerin hayatları ve ahlakları hakkında birçok kitaplar yazılmış, usuller ve ölçülere göre bu iki hadis Peygamberimize değin varmayan yapma hadislerdendir.Divan, Türk, Divanı Lügatit Türk, Kaşgarlı Mahmut, Divan-u Lügati’t Türk

Şüphesiz bunları Kaşgarlı kendisi uydurmuyor; o da başkalarından aldığını söylüyor. Divandaki hadisler hususunda sözü İstanbul Üniversitesi Ordinaryüs Profesörlerinden sayın hocamız Bay Şerafeddin’e bırakıoyrum. “Hadis kitaplarında böyle bir söz mevcut değildir. Mahmut Kaşgarî bunu, Buhara imamlarından itimada şayan bir zattan ve Nişaburlu diğer bir imamdan işittiğini söylüyorsa da bunlardan hiçbirinin adını bildirmiyor ve aynı zamanda “eğer bu hadis sahih ise ki bu baptaki mes’uliyet o iki zata aittir” demesi ile kendisinin de bu hadisin doğruluğuna kail olmadığını oldukça açık ir surette göstermektedir. İkinci hadise gelince: Mahmut Kaşgarî bu hadisi “(…)”nın ahır zaman ahvalini bildiren kitabında Peygamberimizden rivayet etmiş olduğunu söylemektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Divan-ı Lügati’t Türk

(İnceleme)

Çağının Türk dili, Türk kültürü, sosyal hayatî ve toplumun özellikleri bakımlarından eşsiz bir eseri olan Divanü Lügati’t-Türk: büyük ve çok yararlı bir sözlük niteliğindedir. Bu dil ve kültür kaynağının, bu Türklük bilgisi hazinesinin tanıtılmasına geçmeden önce, onun yazan hakkında, kısaca da olsa —eldeki bilgilerin verdiği imkân ölçüsünde— açıklamada bulunmak yerinde ve gereklidir.

 

Divanü Lügati’t-Türk‘ü kendisine borçlu bulunduğumuz K â ş -garlı Mahmud, XI. Yüzyılda yaşamış büyük düşünce adamı, dilci, bir bakıma çağının sosyal ve tarihî bilgilerine hakkıyla vâkıf, folklor ve edebiyatta üstad, geniş kültürlü ve ileri görüşlü, millî duyguları sağlam ve milletine bağlı bir aydındır.

 

Fakat bütün bunları, ancak onun eserine dayanarak söyleyebilmekteyiz. Hayatı ve şahsiyeti hakkında da, eserindeki bazı dağınık bilgi kırıntıları ve ipuçları dışında, fazla bir bilgimiz olduğu da ileri sürülemez. Gerçi Kâtip Çelebi (1609-1658) Keşfü’z-Zunûn (Keşf-el-Zunûn)’da bu eserden ve sahibinden birkaç kelime ile söz açmakta: M a h m u d’un babasının Hüseyin ve dedesinin de Muhammed (İstanbul, 1941, C. St. 808) olduğunu kaydetmektedir. Ancak böyle işaretlerin yetersizliği apaçıktır. Kendisi, eserinde, Barsganlı olduğunu belirtir. Yine Kâşgarlı Mahmud: “Türklerin en fasih konuşanlarından, en açık anlayanlarından ve nesepçe de en ileri bulunanlardan biri” olduğuna da değinir.

Bunların doğruluğundan şüphe edilmemekle beraber, onu tanımak için yeterli olduklarını söylemek mümkün değildir. Yalnız gerek bu işaret, gerekse eserin kendisi Mahmud ‘un Türkçenin gramer yapısını iyi bildiğine, Türk ağızlarım rahatça ayırt ederek kolayca onları anladığına bir delil değerindedir. Onun soyca da tanınmış bir aileden gelmiş olması, çağına göre ayrı bir anlam ve önem taşır. Her halde bunu demekle, kendisinin Karahanlılar Devletinde sayılı ve soylu bir aileye mensup olmakla iftihar eylediğini de imâ etmiş olmaktadır. Ama yazar, devlet hizmetinde bulunup bulunmadığı, siyasî görüşlerinin ne olduğu hakkında bize herhangi bir açıklamada bulunmamaktadır. Yalnız miljî duygularının sağlamlığı, Türkçülük ruhunu derinden ve sevgi ile taşıdığı eserinde hissolunur.

 

Kâşgarlı Mahmud, hemen hemen bütün Türk illerini, bölgelerini, bozkırları obaları, adetâ birer birer dolaşmıştır. Nerede ve ne zaman Türk dili, Türk kültürü, Türk’ün günlük hayatı, halk şiiri ile ilgili bir malzemeye tesadüf eylemişse, onu almış, toplamış, sonra da inceden inceye işlemiştir. Kendisi de, bu hususta, şu anlamda konuşmaktadır: “Türklerin hemen bütün illerini, bozkırlarını boydan boya gezdim, dolaştım. Türk‘ün, Türkmen’in, Oğuz’un, Çigil’in, Yağma’mn, Kırgız’ın boylarının dillerini, kafiyelerini öğrenip faydalandım. Zihnime nakşettim. Öylesine ki: her Türk taifesinin şivesi, en iyi şekilde öğrenilmiş, ortaya çıkmış oldu”.

Kâşgarlı Mahmud’u Türk dilinin henüz kollara, lehçelere ayrılmaığı bir dönemde, onun mukayeseli bir gramer denemesine girişen, çağının büyük bir doğu dilbilim bilgini olarak tarif etmek uygun olur. Günümüzden dokuz yüzyıl önce, Türkçenin resmî devlet dili, yaıı dili vasıflarına sahip olduğunu da, bize, ifade eden Mahmud ‘tur.

 

Kâşgarlı Mahmud ‘un hayat ve şahsiyeti bakımından önemli ve dikkat çeken bir husus ta, onun, Bağdat’a gidişi ve kitabını çağının halifesine El-Muktedî Bi-Emrillah (1075-1094)’a takdim edişidir. Kendi zamanının Karahanlı Hükümdan’na eserini sunmayıp Abbasî Halifesi’ni tercih etmesinin sebepleri arasında: Halife’nin bütün îslâm dünyasının başı olması, Türklüğün yüksek bir itibara sahip olduğu o devirlerde Türk dilinin de Arapça ile atbaşı yürümeğe elverişli ve güçlü bir dil olduğunun belirtilmek istenmesi başta gelir, denebilir. Mahmud ‘un, Divan’Azn önce —biraz da Araplara Türk dilini öğretmek amaciylc— Kitabü Ceva-hiri’n-Nahv…’ ı yazdığını belirtmesi bu görüşümüzü, bir bakıma, teyid edebilir. Fakat bu güne kadar bu eserin bir nüshası ele geçmediğinden, açık bir şekilde mütalaa da yürütülemez.

 

Kâşgarlı Mahmud‘ un ilk vasfı güçlü bir filolog olduğudur. Bununla beraber o aynı zamanda bir lügatçı, bir etnolog, bir folklorcu ve bir coğrafyacı hususiyetlerini de muhafaza etmektedir. Topladığı malzeme değer biçilemiyecek önemdedir. Hülâsa Kâşgarlı Mahmud, Türk dilini yaymak, yerleştirmek, incelemek konusunda, XI. Yüzyılın büyük bir düşünürü, dilcisi ve Türk-Arap kültürleri arasında sıkça bir bağlılık kurmaya emek harcayan usta bir dil ve millet severdir.

 

Şimdi artık Mahmud ‘un asıl eserini tanıtmaya geçebiliriz. Divanü Lügati’t-Türk (Divanü Lûgat-it-Türk), en güçlü ihtimal ile yazılışı 1072 tarihinde tamamlanmış büyük bir sözlüktür. Eserin elimizde bir tek yazma nüshası bulunduğu ve bunun müstensihinin adından başkaca da hakkında bilgimiz olmadığı için Kilisli R i -i a t tarafından Ali Emirı Kütüphanesindeki biricik yazmadan kop-ye edilmek suretiyle —üç cilt halinde— yapılan yayımının (İstanbul, 1333) bazı istinsah hataları taşımış olması tabiîdir. Dı’van’ın nerede kaleme alındığı, Kâş gar it mn onu yazarken hangi şehirde oturmakta olduğu hususunda da kesinlik yoktur. Yalnız Kâşgar Türkçesinin hâkim olduğu bir alanda vücûde getirilmiş olduğu ileri .sürülebilir.

 

Divanü Lügati’t-Türk, Türk dilini özellikle Araplara öğretmek amacını gütmektedir. Eserin Arapça olarak telif edilmiş bulunması •da bunun bir delilidir. Burada —her halde Arapların ve Arapça okuyup yazanların kendi usullerinde daha kolay anlayıp, daha- rahat öğrenmeleri düşünülerek— Türkçe kelimeler Arap dilindeki gibi, köklerinin taşıdıkları harf sayısına göre gruplandırılmıştır. Eserdeki Türkçe kelime sayısı 7500′den daha fazla olarak tesbit edilmiştir. Bu kadar kabarık bir yekûnda Türkçe kelimenin - daha XI. Yüzyılda— konuşulup yazıldığı bir dilin artık bir kültür ve medeniyet dili olduğundan şüphe edilemez. Kaldı ki Mahmud, “Terk edilmiş kelimelerle dile sonradan girmiş sözleri de eserine almadığına” işarette bulunmuştur. Ancak eserde başka komşu dillerden (Hintçe, Sogd-ça, v.s.) Türkçeleşmiş gözüken bazı yabancı asıllı sözlerin de bulunduğunu gözden ırak tutmamak gereklidir. Bununla beraber Kaşgarlı Mahmud ‘un bütün Türkçe kelimeleri eksiksiz, kitabına .almış olduğu da söylenemez. Bu bakımdan, daha o çağlarda bile, Türkçe söz toplamının, yaklaşık olarak, 10.000 civarında olduğunu düşünmek ve söylemek de hata olmasa gerek. Yazarın, ayrıca, Türkçe kelimeleri Arapçadaki bablar ve kalıplar kategorisinde seslendirmesinin dilin bünyesine uygunluğunu iddia etmek güçtür. Bu konuda olsa olsa bunun Araplara, bir dereceye kadar, belki okuma kolaylığı sağlamaya yarar olduğunu düşünmek kabildir.

 

Mahmud Türkçe kelimelerin ne anlama geldiğini ve nasıl kullanıldığını gösterebilmek arzusuyla birçok Türkçe cümle ve ibareyi eserine geçirmiştir. Sonra eserdeki atasözleri, deyimler, şiir parçaları da, bu söylediğimiz hususun anlaşılmasında yardımcı olmak amacını taşır, gözükmektedir. Ayrıca Divan’da kavim ve topluluk adlarının açıklanışında, bazan bunlar hakkında, çok değerli bilgiler verilmek suretiyle hareket edilmiştir ki, bu da, araştırıcılar için çok yararlı olmaktadır.

 

Divanü Lügati’t-Türk, önce Kilisli Muallim Rifat (Bi 1 g e) tarafından Türkçeye çevrilmişse de, bu tercüme basılma-mıştır. Kitabın tercümesini başkaları da denemiştir. Sonunda B e-sim Atalay ve Türk Dil Kurumu uzmanlarınca —Üç cilt halinde— Türkçeye çevrilmiş ve T.D.K. tarafından yayımlanmıştır (I.C. 1939, II. C. 1940 ve III. C. 1941, Tıpkı basım, Ankara, 1941). Bundan başka Besim Atalay’m mesaisi ile gün ışığına çıkmış olan bir de Divanü Lügati’t-Türk Dizini-Endeks cildi (1943) vardır ki tercümedeki kelimeleri alfabetik sıra dahilinde kapsamaktadır. Bu indekste kelimelerin Divan’da bulunduğu cilt ve yer gösterilmiş, anlamları kısaca belirtilmiş ve bazan diğer Türk dili kaynakları ile karşılaştırmalar da yapılmıştır. 3u Dizin cildi, Divanü Lûgati’t-Türk‘ün 900. yazılış yıldönümü vesilesiyle yeniden bazı ekleme ve metin üzerindeki ufak tefek değiştirmelerle Türk Dil Kurumunca bastırılmıştır (Ankara, 1972).

 

Divanü Lügati’t-Türk, yayınlandığı tarihten başlayarak (İstanbul, Hicrî 1333-1335) türkologlarca büyük ilgi ile karşılanmış ve bu konuda bir hayli inceleme ve araştırma da yayınlanmıştır. Bunlar arasmda Cari Brockelmann, Martin Hartman, S. Ahali ı, S. Muttalibov, Martti Rasanen dış ülkelerde bilimsel çalışmalarda bulunanlar arasında zikredilebilir. Divanü Lügati’t-Türk’teki çeşitli konular üzerinde yayınlarda bulunan Türk bilginleri arasında da: Fuat Köprülü, Necip Âsim (Yazıksız), Besim Atalay ve daha birçok tarihçi ve türkolog hatırlatılabilir. Sonuç olarak diyebiliriz ki: Kâşgarlı Mahmud ‘un Türk dili, Türk kültürü, Türk dünyası bakımlarından eşsiz bir değere sahip bulunan ve tükenmez bir inceleme kaynağı niteliğini korumakta olan Divanü Lügati’t-Türk eseri üzerinde daha birçok araştırma yapılabilir. Ve bu dil ve kültür hazinesi, türkoloji ilmine, daha uzun yıllar ışık tutabilme gücüne ve imkânına sahiptir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Divan-ı Lügati’t Türk’ten Dörtlükler

(Savaş)

 

Karahanlı Türkçesiyle

 

Türkiye Türkçesiyle

 

vı çuvaş kuruldı

Tuğum tikip uruldı

Süsi otun uruldı

Kançuk kaçak ol tutar Hakan otağı kuruldu

Tuğ dikildi kös vuruldu,

Düşman ot gibi biçildi

Beği benden nasıl kaçar?

Eren arıg örpeşür

Öçin kekin irteşür

Sakal tutup tartışur

Köksi ara ot tüter Erler yaman kabarır,

Öçle kinle bakışır

Sakal tutup çekişir

Göğüsler ateş tüter.

Alplar arıg alkışur

Küç bir bir üze alkaşur

Bir bir üze alkaşur

Edgermedip ok atar Alplar yaman vuruşur,

Sırt verilir, güç birleşir,

Övgü övgüye karışır,

Ölümü unutur, ok atar.

Öpkem kelip ogradım

Arslanlayu kürkredim

Alplar başın togradım

Emdi meni kim tutar Öfkem gelip uğradım,

Arslan gibi kükredim,

Alplar başın doğradım,

Şimdi beni kim tutar?

Tokış içre urıştım

Ulug birle karıştım

Tüküz atın yarıştım

Aydım emdi al Utar Savaş içre vuruştum,

Ulularla karıştım,

Akıtmalı atla giriştim,

Bağırdım: Al! Utar!

Alp erenni ödürdüm

Boynm arung kadirdim

Altun kümüş yüdürdüm

Süsi kaim kim öter Düşman erini dağıttım,

Onların boynunu kırdım,

Altın gümüş yağma ettim,

Askeri çok, kim geçer?

Küçi tengi tokıştı

Oguş konum okuştı

Çerig tapa yakıştı

Bizge kelip öç öter Son gücüne dek vuruştu,

Evi obayı çağırdı,

Askere doğru yaklaştı.

Bize gelip öç ister.

Tıgraklamp seğirtti

Erin atm yügürti

Bizni kamug angıttı

Andag süge kim yeter Yiğitlenip seğirtti,

Er atını koşturdu,

Hepimizi şaşırttı,

Bu orduya kim yeter?

Tını yeme öçükti

Eri atı içikti

Işı takı çölükti

Sözin anmg kim tutar En sonuda yoruldu,

Er atı esir alındı,

Hali perperişan oldu,

Artık sözünün kim tutar?

Kanı akıp yuşuldı

Kabı kamug teşildi

Ölüg bile koşıldı

Togmış küni üş batar Kanı akıp fışkırdı,

Yücudu hep deşildi,

Ölülerle koşuldu,

Doğmuş güneşi batar.

Yabaku’larla Savaş

Budraç yeme kudurdı

Alpagutm adırdı

Süsin yana kadirdi

Kelgeli met irkeşür Budraç yine kudurdu,

Alpların ayırdı,

Ordusunu yine döndürdü,

Gelmek üzre toplaşır.

Usıtgan kuyaş kapsadı

Umunçlug adaş tepsedi

Ertiş suvın keçsedi

Budun anın ürküşü Bunaltıcı güneş bastırdı,

Umulan dost bizi kıskandı,

Düşman İrtiş’i geçmeğe kalktı,

Millet onun için ürküşür.

Ertiş suvı Yemigi

Sıtgap tutar bileği

Kür met anmg yüreği

Kelgeli met irkişür İrtiş suyu Yimeği,

Sıvadılar bileği,

Pektir onun yüreği,

Gelmek için toplaşır.

Kelse apang terkenim

İtilge met Türkünim

Yadılmagay terkinim

Emdi çerig çergeşür Gelse eğer hakanım,

Tamamlanır birliğim,

Dağılmaz obam evim,

Şimdi asker dizilir.

Bıçgas bitig kılurlar

And key yeme birürler

Handın basut tiler

Basmıl Çomul tirkeşür Ant bitiği yazıyorlar,

Bağlılık andı içiyorlar,

Handan yardım diliyorlar,

Basmıl Çomul toplaşır.

Basmıl süsin komıttı

Barca kelip yumıttı

Arslan tapa emitti

Korkup başı tezginür Basmıl ordusu coştu,

Hepsi gelip toplaştı,

Arslan’a doğru koşuştu,

Korkup başları dolanır.

Tünle bile köçelim

Yamar suvın keçelim

Terngük suvın içelim

Yuvka yağı ovulsun Geceleyin göçelim,

Yamar suyunu geçelim,

Kaynak sudan içelim,

Yufka düşman didilsin.

Tang ata yortalım

Budruç kanın irtelim

Basmıl begin örtelim

Emdi yiğit yuvulsun Tan atanda yürüyelim,

Budruç kanın isteyelim,

Basmıl beyini yakalım,

Haydi yiğitler toplansın.

Kıkrıp atıp kemşelim

Kalkan süngün çumşalım

Kaynap yan yumşalım

Katgı yağı yuvılsun Haykmp atı sürelim,

Kalkan süngü vuralım,

Kaynayıp yine duralım,

Katı düşman yumşasm.

Tegre alıp egrelim

Attm tüşüp yügrelim

Arslanlayu kükrelim

Küçi anıng kevüsün. Çepe çevre kuşatalım,

Attan inip koşuşalım,

Arslan gibi kükreyelim,

Gücü onun gevşesin

ıl bir kitaptır?
 
  Bizi Tercih Ettiğiniz İçin Teşekkürler...  
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol